Ses Sanat ve Edebiyat - Görsel Sanatlar ve Edebiyat

Üniversitemizin Ses, Sanat ve Edebiyat Kulübü’nün düzenlediği “Görsel Sanatlar ve Edebiyat” başlıklı söyleşi dizisinin ilk programı, usta yönetmen İsmail Güneş’in moderatörlüğünde Ali Özgentürk’ün katılımıyla gerçekleştirildi. “Selvi Boylum Al Yazmalım” filminin senaristi olan Özgentürk’ün bu filmin çekilişi sürecine ait hatıraların nakledilmesinin yanında Cengiz Aytmatov’a ait bir eserden nasıl özgün bir film uyarlamasının ortaya çıktığı anlatıldı. Bu bağlamda, sinema ve edebi eser arasındaki ilişki anlatıldı.

Sinemanın kameraya dokunarak öğrenilen ve böylece dokunaklı bir anlatı üretebilen bir sanat olduğunu dile getiren Özgentürk, bugünkü sinema eğitiminin bu noktada hatalı olduğunu; çocukları sanatın bizzat kendisiyle değil sadece sanatın teorileriyle yetiştirmeye çalıştığının altını çizdi.  Gerçekten sinema eğitimi veren bir kurumun adının “Hayal Mektebi” olabileceğini söyleyerek bu noktadaki görüşünü ortaya koydu.

Doksanlı yıllarda özel televizyonların yayın hayatına başlamasıyla halk sinemasının darbe aldığını ve bütün sinemacıların televizyon mecrasına kaydığını söyleyen Özgentürk, halk sinemasının son filminin, kendisinin senaristliğini yaptığı Hazal isimli film olduğunu vurguladı. “Dünya sineması cebimizdeki telefona dönüştü. Benim ve İsmail Güneş'in filmlerinin seyircisi kalmadı. Artık kelimelerden değil, görüntülerden oluşan bir zihnimiz var,” diyerek bu dönemin insanlarını eleştirdikten sonra Selvi Boylum Al Yazmalım filminin çekilişinde yaşanan hadiselere değindi.

Cengiz Aytmatov’un kitabının isminin “Kırmızı Eşarp” olduğunu ve kendisinin filme koyduğu “Selvi Boylum Al Yazmalım” ismiyle birlikte kitabın Türkiye’de bu isimle anıldığını söyleyen Özgentürk, farklı bir coğrafyada geçen öyküyü, kendi sinemamıza ve kendi coğrafyamıza uygun bir şekilde uyarlamış olmanın bu film açısından ciddi bir başarı olduğunu vurguladı. Filmdeki isimlerin kendi hayatından şekillendiğini örneklendirdi. Bununla birlikte Cengiz Aytmatov’un da bu uyarlamayı çok beğendiğini ifade etti ve filmin son sahnesindeki “Âşıkların Kavuşamaması” temasının filmi bugüne ulaştıran en çarpıcı yanı olduğunu; zira bu kalıcı duygunun bizim geleneksel metinlerimizde de izi olduğunu dile getirdi.